Eskiden Çamlıca doğal alandı, izcilerle günlük gezilere giderdik. Fatih’ den Kadıköy’ e vapurla geldikten sonra altı yola çıkan caddenin sol tarafındaki revaklı yoldan Halit Ağa’ya sapar, Çamlıca taraflarına yola devam edip, Paris sokağının yanından dört yola çıkardınız. Yola devam edip Çamlıca kız lisesin’ e varır Acıbadem ağaçları ile dolu toprak yol ile Küçük Çamlıca’ ya çıkardınız.
229 m rakımlı Küçük Çamlıca tepesinde dilek ağacı ve suyu olan bir kuyusu bile vardı. Şimdi üzerine kule yapılıyor. Demem o ki, İstanbul tepelerinde bile suyu bol olan bir yermiş. Şeker suyu.
Güney istikametinde Adalar ve Marmara denizi manzaralı “O Ağacın Altı” nda otururdunuz. Hane hatırladınız mı şarkısı bile var “O ağacın altını şimdi anıyor musun?
Tabii kendine has Florya, Saka, Sığırcık, Kırlangıç, Çaylak, Doğan, Çalı Bülbülleri vardı.
Şubat ayında açan Dünya’da sadece bu tepelerde yetişen endemik “İstanbul Çiğdem” ini oturduğunuz çimende görebilirdiniz. Aydos ormanlarında da yaşayan bir tür…
Geçenlerde özel olarak bu çiçeği bulabilir miyim diye Küçük Çamlıca’ya çıktım. Üç saat aradıktan sonra kuytu bir alanda rastlayabildiğim çiğdemlere aşağıdaki fotoğrafları çekebildim.
Biliyor musunuz? halen VARLAR.
İnanmazsan git de bak.
Umurunda mı dünyanın
insanın kendi yarattığı değerlerle kavgasını izlemek.
Dünyada yapılacak tek kavga Dünyayı yaşanabilir kılmak değil mi?
(Zamanı ve mekânı kaybettim siz bulursanız bana haber edin.
Suyun başında gölgedeyim)